Tek bir damla olmalı tek bir, Susamış gönüllere ermeli tekbir...

İlkçağ Tarihi ve Anadolu Medeniyetleri


MÖVI.YÜZYILDAN MSXI. YÜZYILA


               KADAR TÜRKİYE

                        PERSLER


  İran’da Persler’den önce Medler hakimiyet sürmekteydi. Medler Babilliler ile birleşerek Asur Devletine son verip bağımsızlığına kavuşmuştu. Medler sınırlarını Kızılırmak boylarına kadar genişletmişti. MÖ550’ de Medler, Persler tarafından yıkılmıştır. 
  Anadolu’yu MÖ546’da Lidyalılar’dan alan Persler; Anadolu’yu MÖ 333 yılına kadar ellerinde tuttular. İskender’ in doğuya sefere çıkması sonucunda Persler Anadolu’dan atılmıştır.
  İstilacı Perslerin sınırı Batıda Balkanlara,doğuda İndus Nehri’e kadar genişledi.
  Hükümdar ülkenin mutlak hakimi sayılıyordu. Satraplıklar( Eyaletler)a ayrılmış olan ülke yarı bağımsız valiler tarafından yönetiliyordu.
  Persler zamanında Anadolu kültürel önderliğini kaybetti. Yüksek bir kültüre sahip olmayan Persler , yüksek Anadolu uygarlığından etkilendi.
  Persler, Anadolu, Mısır, Suriye ve  Hindistan’ da etkili oldular.
  Şeytana ve ateşe tapan Persler ‘ in dinine zerdüştlük denmektedir. Zerdüştlük dininin kitabını oluşturan Zend-Avesta İran edebiyatının temelini oluşturmaktadır.

  Notlar:

1-Anadolu’da siyasi otoriteyi kurmaları ve Kral Yolu’nu tamir etmeleri , Anadolu’daki ticari faaliyetleri canlandırdı.
2-Persler çivi yazısı kullanmışlardır.
3-Manyas Gölü civarındaki Daskylleion bu dönemin en önemli tarihi kalıntısıdır.
4-Daimi orduları vardı.
5-Tanrıları için heykel yapmadılar.
6-Düzenli posta örgütünün kuruluşuna öncülük ettiler.
7-Ülkenin yönetici kadrolarını şahgözü ve şahkulağı denilen yöneticilerle  teftiş ederlerdi.

      İSKENDER    İMPARATORLUĞU           

                 (MAKEDONYALILAR)

  MÖVII. Yüzyılda Yunanistan’ın  kuzeyinde kurulan Makedonya Devleti,II. Flip zamanında Balkanlar ’ın  büyük bir kısmını  ve Yunanistan ‘ı hakimiyeti altına aldı. II. Flip’in ölümünden sonra devletin başına Büyük İskender geçti.MÖ 334’de İskender,Persler'i durdurmak için Anadolu’ya geçti. İskender Persler’e ilk darbesini Biga Çayı civarında vurdu. Ertesi yıl ise Persler’i İssos’ta malüp  etti. MÖ 331’de ise Mısır Persler’den alınarak; burada Yunan örneğine göre İskenderiye şehri kuruldu. Mısır’dan sonra Hindistan’a yönelen İskender, Hindistan‘daki İndus Nehri’ne kadar ulaşmayı başardı. Askerlerinin bıkkınlık göstermesi sonucu Hindistan’dan geri dönen İskender MÖ323’te yolda öldü.İskender'’n ölümünden sonra komutanlar devleti aralarında parçaladılar. Mısır’da Ptolemeler Krallığı, Trakya ve Batı Anadolu’dan Hindistan’a  kadar uzanan bölgede Selevkoslar Krallığı,Makedonya’da ise Antigonitler Krallığı kurulmuştur. Sadece Antigonitler milli devlet özelliği gösterdiler. Diğer krallıklar kültür ve ırk bakımından oldukça karışıktı.  
  Selevkus’un  ölmesi(MÖ280) üzerine Anadolu’daki siyasi güç parçalandı. Yeni kurulan Bergama ve Bitinya Krallıkları Yunan uygarlığının; Pontus Krallığı ise doğu uygarlığının temsilcisi oldu. Bu dönemde Efes, Bergama ve Efes kültür merkezi durumuna geldi.
  Bergama; Zeus Tapınağı,Asklepion Sağlık Merkezi ve 200.000 ciltlik kütüphanesi ile dünyanın önemli sağlık ve kültür merkezlerinden biri haline geldi. Bergama’da bu dönemde icat edilen parşömen kağıdı ise bir çok eserin sonraki nesillere aktarılmasında etkili oldu.
  Doğu dünyası ile ilişkiler sonucunda İskenderiye, Rodos , Efes ve Bergama gibi şehirler canlı bir ticarete sahne oldu. Bu dönemde büyük bir gelişme gösteren pozitif bilimler Roma İmparatorluğu’nu da olumlu etkiledi.

  Helenler’in Orta Doğu ’daki  varlığı Roma’nın MÖ30’da Mısır’ı almasına kadar devam etti. İskender geniş bir bölgede doğu kültürü ile Yunan kültürünü karıştırarak ortaya Hellenizm kültürü de denilen yepyeni bir kültürün çıkmasına öncülük etmişti. Bu uygarlık daha sonra Romalılar,Sasaniler ve müslümanları etkileyecektir.
  İskenderiye Feneri,Bergama ve Zeus Tapınağı,İskender Lahdi ve Asklepion Sağlık Merkezi  bu dönemin bilinen önemlin eserlerindendir. Batlamyus ve Arşimet ise bu devrin ünlü ilim adamlarındandır.

           ROMA İMPARATORLUĞU

  Romalılar’ın anavatanı İtalya’dır. Roma Devleti’ni MÖ 753’te Romulus kurmuştur. Roma MÖ510 yılına kadar krallık ile;bu tarihten MÖ27 tarihine kadar ise cumhuriyet  ile idare edilmiştir. Roma’da uygulana cumhuriyet niteliği bakımından aristokratik bir yönetim olarak tanımlanmıştır.
  Roma , cumhuriyet döneminde Batı Akdeniz, Makedonya,Suriye ve Mısır’ı aldı. Bütün Akdeniz havzasını ele geçiren Roma'da büyüdükçe bozulmalar da başladı.
  Karışıklıktan istifade ederek tekrar monarşik rejime dönmek isteyen Sezar cumhuriyetçiler tarafından MÖ44’de öldürüldü. Sezar’ın öldürülmüş olması cumhuriyet rejiminin yıkılmasını önleyemedi ve Augustus ünvanını alan Oktaviyanus MÖ27 ‘de imparatorluk dönemini başlattı.
  MS III. yüzyılda Roma’da  yıkılma emareleri görülmeye başladı.
  Filistin’de ortaya çıkmış olan hıristiyanlığa, Roma önce karşı çıktıysa da MS313’te yayınladığı Milano Fermanı ile hıristiyanlığın yayılmasını serbest bıraktı. 381’de ise Roma hıristiyanllığı devlet dini yaparak hıristiyanlığı ilk defa devlet dini haline getiren   imparatorluk oldu.
  Roma kavimler göçü sonucunda 395’te doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Roma kavimler göçü sonucu Avrupa’ya girmiş olan Germenler tarafından yıkıldı.(476).
  Roma zamanında Anadolu bayındır bir ülke haline geldi. Romalılar askeri ve ticari amaçlarla yaptıkları büyük ve geniş yollar sayesinde Anadolu’da mekan birliğini sağladılar. Her önemli kentte tiyatrolar agoralar,stadyumlar ve hamamlar yaptılar. Romalılar Anadolu’yu sömürge olarak gördüklerinden Anadolu’ya yerleşmeyi pek düşünmediler. Bundan dolayı da Anadolu’da Romalılar kültür birliği sağlayamadılar ve Anadolu’da eski kültürler yaşamaya devam etti.
  İstanbul’daki Valens(Bozdoğan Su Kemeri),Çemberli Taş;Ankara’da Augustus Mabedi , Roma Hamamı ve Elmadağı Su Yolu;Antalya’daki Aspendos Tiyatrosu  ve Söke Didim Tiyatrosu Romalılar döneminden kalma eserlerdendir.
  En güçlü zamanında Atlas Okyanusu’ndan Fırat'a ; Basra Körfezi’nden Hazar’a kadar genişleyen Roma;güçlü ve daimi ordusu,çalıştırdığı binlerce köle,Ak Deniz havzasından elde ettiği kar ve eyaletlerden gelen sömürü hasılatları Roma’nın büyümesinin nedenleri oldu.
  Pön Savaşları(MÖ264-146)sonucunda Roma Tunus’taki son Fenike kolonisi olan Kartaca’yı aldı.
  Yerli halk olan plepler ile sonradan gelerek Roma Devletini kuran Patriciler arasındaki sınıf mücadelesi Roma’da cumhuriyet rejiminin yerleşmesinde ve Avrupa hukukuna öncülük edecek olan hukukun oluşmasına sebep olmuştur. [12 Levha Kanunları{MÖ451},Lıcınıus Sektıus Yasaları{MÖ367} ve Hortensıus Yasaları{MÖ287}].
  Kölelerin Roma hukukunda hiçbir  hakkı yoktu. İlk çağın en büyük köle ayaklanması olan Spartaküs İsyanını Romalı köleler çıkarmıştır.
  NOTLAR:
1-Romalılar lejyon denilen paralı birlikler de kurmuşlardır.
2-Hristiyanlığı kabul etmeden önce Yunanlılar’ın dinini örnek alan çok tanrılı ve tanrıları insana benzeten;tanrıların Kapitol Dağında toplandığına inanılan bir dine inanıyorlardı.
3-325’de yapılan İznik konsilinde hristiyanlığın dört kitabı belirlendi.
4-451 tarihinde Batı Roma ile Doğu Roma ortadoks ve katolik olmak üzere iki mezhebe ayrıldı.
5-Temeli Fenike alfabesine dayanan Latin Alfabesini oluşturdular.
6-Temeli Mısırlılar’a dayanan miladi takvimin oluşumuna katkıda bulundular.
7-Avrupa hukukunun temelini attılar.
8-Baharat ve İpek Yolunun bir kısmını kontrollerine aldılar.
9-Ak Deniz’i iç denizleri haline getirdiler.
10-Çok tanrılı dine inandıkları dönemde rahip-kral anlayışı vardır.


   ANADOLUNUN  ÇEVRESİNDEKİ 
      
                 MEDENİYETLER

                        MISIR

  Bir Afrika ülkesi olan  Mısır’da insan yerleşimi MÖIV binlere kadar dayanmaktadır. Mısır tarihi eski imparatorluk,orta imparatorluk ve yeni imparatorluk olarak üç kısımda incelenmektedir.
  Mısır’da MÖ3000’li yıllarda site devletleri mevcuttu. Mısır’da ilk siyasi birliği Menes isimli kral sağlamıştır. Mısır Devleti nomos denilen illere ayrılır ve merkezi bağlılığı gevşetilmeden yönetilirdi. Mısır ülkesi çeşitli aralıklarla siyasi gücü ele geçiren sülaleler tarafından yönetilmiştir. Bu tür bir durum Bizans ve Çin’de de görülmüştür. Mısır tarihinde yönetime 30 sülale gelmiştir. MÖ2500 yılından itibaren Mısır’da kral listeleri tutulmaya başlamıştır.
  II. Ramses zamanında Hititler ile Kuzey Suriye meselesinden dolayı savaşılmıştır.
  Ege Göçleri Mısır İmparatorluğunu da yıpratmıştır. Mısır MÖ 525 yılından itibaren Persler’e bağlı bir eyalet haline geldi. Mısır MÖ331’de İskender İmparatorluğu’nun;MÖ30 yılında ise Roma İmparatorluğu’nun eline geçmiştir.
  Mısır krallık sistemi ile idare ediliyordu. Kral bütün insanların üzerinde bir varlık sayılarak bütün yetkileri elinde toplamıştı. Tanrı – Kral anlayışına sahip olan kralın buyrukları tanrı buyruğu gibi kabul edilir ve aksatılmadan yerine getirilirdi. Firavun denilen kralların yetkileri sınırsız gibiydi. Bundan dolayı da Mısır’da hukuk pek az gelişmişti. Katipliğin önemli bir yer tutuğu Mısır yönetiminde kalabalık bir memur sınıfı kullanılıyordu.
  Mısır ordusu daimi idi. Doğal sınırlara sahip olmasından dolayı Mısır çok az istilaya uğramıştır. Doğal sınırların varlığından dolayı Mısır kültürünün çevre kültürlerle etkileşimi de çok az olmuş; Mısır’da tarih çağları kesintiye uğramadan yaşanmış ve Mısır’da kendine has bir kültür oluşmuştur.
  Mısır’da çok tanrılı bir din mevcuttu.Amon ve Ra isimleri ile anılan tanrıları vardır. Tanrılarını insan hayvan karışımı bir şekilde düşünmüşler ve onlara barınacak evler yapmışlardır. Ölümden sonraki hayata inandıklarından dolayı ; çürümemesi için cesetlerini mumyalamışlardır. Mumyacılık ise Mısır’da tıp,eczacılık,kimya ve anatomi ilminin gelişmesine sebep olmuştur. Karnak ve Luksor Mısır halkının önemli tapınaklarındandı. Rahiplik halkın öbür dünya inancı güçlü olduğundan dolayı büyük önem kazanmıştır. Rahipler artan nüfuzlarının yanında geniş topraklara da sahip olmuşlardır. Rahipler halktan aldıkları bahşişlerle zenginleşmişlerdir.
  Köylüler Firavunlar ve mabetler adına karşılıksız üretim yapıyordu. Çok ve yaygın olan köleler en ağır işlerde çalıştırılıyordu. Askerler ise kendilerine verilen toprakların geliri ile geçiniyordu.
  Hukukun Anadolu ve Mezopotamya’daki kadar gelişmediği Mısır’da da bir takım kanunlar çıkarılıp mahkemeler kurulmuştur. Mahkemeler genellikle Nil’in taşmasından dolayı oluşan sınır anlaşmazlıklarını çözmek için kurulmuştur. Şehirlerde kurulan mahkemelere zazat;en üst mahkemeye ise altı büyük ev denilmiştir.
  Mısır’ın asıl geçim kaynağı güneyden kuzeye doğru akmakta olan Nil Nehri’ne dayanıyordu. Halkın kendine has toprağı olsa da topraklar kral adına işlenirdi.
  Zengin maden yataklarına sahip olan Mısır’da madencilik gelişmişti.
  Mısır Ön Asya  ve Afrika ülkeleri ile ticaret yapmıştır.
  Mısırlılar MÖ IV. binin sonlarına doğru hiyeroglif yazısını kullanmaya başlamışlardır. Yazı malzemesi olarak papirüs bitkisini kullanıyorlardı. Resim yazısı olarak bilinen bu yazıyı Fenikeliler geliştirerek alfabeyi oluşturmuştur. 1822 yılında Mısır yazısının Şampolyon tarafından çözülmesi Mısır kültürünün anlaşılması için etkili olmuştur. Edebiyatlarında atasözleri,öğüt ve hikayeler olduğun gibi genellikle dini konular işlenmiştir. Amora Mektupları ve Torino Papirüsleri önemlidir.
  Mısır’da tarım ürünlerinden alınan verginin hesaplanması aritmetiğin;Nil’in taşmasından dolayı sınırların düzeltilmek istenmesi geometrinin, Nil’in akış rejiminin tarım faaliyetleri lehine kullanılmak istenmesi takvim biliminin , öbür dünya inancından dolayı yapılan mumyacılık tıp,kimya,eczacılık ve anatominin gelişmesinde etkili olmuştur. Mısır tıbbı Yunan ve Roma  tıbbına da öncülük etmiştir.
  Gök cisimlerini inceleyebilmek için rasathaneler kurmuşlardır.
  Gelişmiş mimarilerinde dini amaçlı olarak yapılan ve öbür dünya inancının gücünü gösteren piramitler önemli yer tutar. Mısır’da heykelcilik(Sfenks: İnsan hayvan karışımı heykel), kabartma ve oymacılık ta yapılıyordu.

 NOTLAR:
1-IV. Amonofis firavunların kişisel egemenliğini  sağlamlaştırmak için tek tanrılı din anlayışını getirmeye çalışmıştır.
2-Mısır’da tanrı-kral anlayışı merkeziyetçiliği güçlendiriyordu.
3-Mısır’da memur yetiştiren okullar açılmıştır.
4-Vezirlik sistemi vardır.
5-Tarımın gelişmesinde  devletin örgütlemesi etkili oldu.
               MEZOPOTAMYA

  İlk çağlarda Fırat ve Dicle’nin arasında kalan bölgeye Mezopotamya adı verilmiştir. Yaşayıp yerleşmeye uygun olduğundan dolayı birçok toplumun istilasına uğramış ve değişik kültürlere beşiklik yapmıştır. Bölgede taş az bulunduğundan dolayı eserler kerpiçten yapılmış ve kerpicin dayanıksızlığından dolayı da mimari eserler günümüze kadar ulaşamamıştır.
  Fırat ve Dicle Nehirlerinin akış yönüne göre bölge Aşağı Mezopotamya ve Yukarı Mezopotamya olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
  Asurlar zamanında Anadolu Mezopotamya  kültürü ile yakından tanışmaya başlamıştır.
  Mezopotamya’nın bilinen siyasi tarihi Sümerler ile başlamaktadır. Dil yapılarına ve araç gereçlerine bakılarak Orta Asya kökenli oldukları öne sürülen Sümerler Mezopotamya’ya MÖ IV. binlerde gelmişlerdir. Aşağı Mezopotamya’ya yerleşen Sümerler;burada Nippur, Ur,Umma,Kiş gibi Uruk,Lagaş,Eridu, şehir devletleri kurdular.
  İlk Sümer devletlerini MÖ2350 yıllarında Akadlar yıkmıştır. Sümerler MÖ2150 yılında tekrar kuruldularsa da Sümer Rönenansı denilen bu dönemi ise Elamlılar sona erdirmiştir.(MÖ1500).
  Sümerler’den sonra bölgeye Sami asıllı kavimler de geldiler. Bu kavimlerden ilki Akadlardır. Akadlar Sümerler’in kuzeyine Fırat boylarına yerleştiler.
  Sümerler’i yıkarak  I. Sargon tarafından kurulan Akadlar’ın başkenti Agade idi. Mezopotamya’nın tümüne hakim olan Akadlar Sümerler’in Uruk Sitesi tarafından parçalandılar;MÖ2150’de Gutiler tarafından yıkıldılar.
  Bir başka Sami kavim olan Amurular ise bölgeye Arabistan ‘dan MÖ2000 yılında geldiler. Babil merkez olmak üzere Babil Devleti’ni kurdular. Kralları Hammurabi zamanında en parlak zamanlarını yaşadılar. Hammurabi Mezopotamya’nın büyük bir kısmını ele geçirerek bir imparatorluk kurmuştur. Bu devlet MÖ1531’de Hititler
tarafından yıkılmıştır. Yeni Babil Devleti olarak MÖ625’de tekrar kurulan Babiller MÖ539’da Persler tarafından yıkıldılar.
  Bölgeye MÖ2000 yılında girmiş olan Asurlular da sami kökenlidir. Asurlular MÖ VIII. yüzyılda en parlak dönemlerini yaşadılar. Ninova merkez olmak üzere kurulan Asurlular Mısır’a kadar ulaşmayı başardılar. Asurlular Mezopotamya’da en geniş devleti oluşturdular. Kıbrıs’ı dahi kontrol altına almış olan Asurlular, Med ve Babil saldırıları sonucu yıkıldılar.
  Başkent Sus olmak üzere Mezopotamya’da kurulan Elamlılar hakkında belge eksikliğinden dolayı pek bilgi yoktur. Asurlular tarafından yıkılmışlardır.

                  KÜLTÜR TARİHİ

         DEVLET VE HAKİİMİYET

  Sümerler şehir devletleri(Site)halinde teşkilatlanmıştır. Şehir genellikle tapınak çevresinde yapılanmıştır. Herhangi bir şehir devleti diğerlerine üstünlük sağlarsa Sümer ülkesinde siyasi birlik sağlanırdı. Patesi veya Ensi adı verilen krallar Sümer ülkesini tanrı adına yönettiklerine inanırdı. Rahip kral anlayışına sahip olan Sümer ülkesinde Krallar baş rahip,baş komutan ve baş yargıç sayılırdı. Sümer kralları gerektiğinde Aksakallılar Meclisi olarak bilinen meclisi toplantıya çağırırdı.
  Mezopotamya’da ilk imparatorluğu Akadlar oluşturdular. Babiller ise Mezopotamya’da ilk mutlak krallığı kurdular. Babil kralı Hammurabi ise yapmış olduğu yasalarla askeri ve merkezi bir karaktere sahip olan Babil Devleti’ni din devletinden dünya devletine çevirmiştir. Hammurabi otoriter ve sert kral görüntüsü yerine hayırsever kral anlayışını getirdi. Asurlular ise devletlerinin devamı için sert kanunlar yapmışlardır.
   
              DİNİ HAYAT

  Sümer dini çok tanrılı bir din idi. Sümerler tapınmak için Ziggurat denilen en üst katı rasathane olarak kullanılan;en alt katı ise depo (Kiler) olarak kullanılan çok katlı ve yüksek tapınaklar yapmışlardır. Sami kavimleri Mezopotamya’ya girene kadar Sümerler ahirete inanıyordu.
 
         SOSYAL VE İKTİSADİ HAYAT   

  Halk hürler,korunanlar ve köleler olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır. Kölelerin hiçbir hakkı ve hukuku yoktu.
  Sümer devletlerinde Babil dönemine kadar daimi ordu yoktu. Kölelerin dışında her erkek asker sayılıyordu.  Babil döneminde ordu piyade ve arabalı olarak ikiye ayrılıyordu. Akadlar Mezopotamya’da ilk daimi ve düzenli ordunun  kurucusuydular. Asurlular ise Mezopotamya’da ilk süvari birliklerinin kurucusuydular. Asurlular ordularında ücretli asker de kullanmıştır.  Mezopotamya’da gelişmiş bir hukuk vardı. Sümerler bölgedeki en eski hukuk devletidir. İlk yazılı kanun MÖ2375’de Lagaş kralı Urukagina tarafından çıkarılmıştır. Tapınak sosyalizmi,rahiplerin artan nüfuzuna karşı ve sömürücülüğe karşı ilk toplumsal ayaklanmayı çıkartan Urukagina; tarihte  yaptığı ilk yazılı kanunlarla tapınak sosyalizmin kaldırdı. Kölelere hürriyet verdi. Özel mülkiyet anlayışını başlattı.
  Hammurabi ise bölgede en gelişmiş kanunları hazırladı. Hammurabi kişi ve toplum hukukunu birbirinden ayırarak , eski kanunları daha düzenli hale getirdi. Hammurabi kanunları düzenli ve kapsamlı oluşundan dolayı tarihin ilk anayasası olarak ta bilinmektedir. Mezopotamya’da en sert kanunları ise Asurlular hazırladı.
  Mezopotamya’da ekonominin temeli tarıma dayanıyordu. Sümerler’de, topraklar, tanrını malı sayıldığından dolayı rahiplerin  gözetiminde işlenir ve mahsüller tapınağa getirilirdi. Bölgede hayvancılık ve balıkçılık ta yapılmıştır. Mezopotamya halkı Mısır,Hindistan,Anadolu ve Suriye ile ticaret yapmıştır.
  Ticaret ilk dönemlerde takasa dayalı olsa da;  daha sonradan para yerine geçen gümüş külçeler kullanmışlardır. Ölçü birimleri de zamanla daha sistemli hale getirilmiştir.
       YAZI DİL VE EDEBİYAT

  Sümerler tarihte ilk çivi yazısını kullanmış olan toplumdur. Çivi yazısının icat edilmesi ile ilk defa bir bölgenin prehistoryası sona ermiştir. Tapınaklara getirilen mahsüllerin rahipler tarafından kaydedilmeye çalışılması Mezopotamya’da kil tabletler üzerine yazılan çivi yazısını ortaya çıkardı. Sümerler dönemine ait olan Gılgamış Destanı ; Yaratılış Destanı ve Tufan Menkıbesi çivi yazısı sayesinde günümüze ulaşabilmiştir.
  Sümer dilinin Türk dil yapısına benzemesi Tarihçileri Sümerler’in Türk olduğunu düşündürmeye başlamıştır.
  Çivi yazısı MS70 yılına kadar kullanılmıştır.

              BİLİM VE SANAT

  Sümerler burçları bulmuşlar,bir ayı otuz güne bölmüşler,bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Aritmetik ve geometrinin temellerini atan Sümerler dört işlemi,yüzey ve uzunluk ölçülerini biliyorlardı. Sümerler ay ve güneşin tutulmasını da hesaplayabilmişlerdir. Sümerler dairenin iç açıları toplamını da 360 derece olarak hesaplamıştır.  
  Sümerler sütun, kubbe ve kemer usülünü bulmuşlardır. Kabartmacılık,kuyumculuk ve heykelcilikte de ileri gittiler. İlk defa tekerleği ve çömlekçi çarkını da bulanlar Sümerler’dir.
  Babiller güneş ve ay tutulmasının devirli olarak meydana geldiğini keşfetmiştir.
  Asurlular Ninova’da ilk arşivciliği başlattılar.
  Babil Kulesi ve Babil’in Asma Bahçeleri Babiller dönemine aittir.

      NOTLAR:

1-Mezopotamya medeniyeti en fazla Anadolu’yu etkiledi.
2-Mezopotamya medeniyetini en fazla sami kavimleri yaydılar.
3-Gudea Heykeli ve Akbabalar Kabartması Sümerler’e aittir.
4-Sümerler’in tanrının gökte olduğuna inanması tapınakların yüksek yapılmasında etkili olmuştur.
5-Sümer kanunlarında tazminat uygulaması vardır.
6-Sümerler savaş arabalarını ilk kullananlardır.     

                   EGE  MEDENİYETİ

GİRİŞ:Ege Medeniyeti;Ege Denizine kıyısı olan Girit,Yunanistan,Makedonya,Trakya, Batı Anadolu ve Güney Batı Anadolu’da yaşayan toplulukların meydana getirdiği ortak bir uygarlıktır. Ege Medeniyetinin ilk ortaya çıktığın yer Girit’tir.
  MÖII. binde Anadolu’dan gelen insanlar Yunanistan’a maden kültürünü getirdiler. Bu tarihlerde Yunanistan’a Akalar yerleşmişti. Aka Medeniyetine MÖXII. yüzyılda Dorlar son verdiler. Dorlar’la beraber Yunanistan’da polis adı verilen şehir devletleri kuruldu.
                           GİRİT

  Eski Girit Dönemi MÖ3000-MÖ1200 yılları arasıdır. Girit Uygarlığı Ege Bölgesinin ilk uygarlığıdır. Girtliler ilk dönemlerinde şehir devletleri halinde yaşamışlardı.
  Giritliler ticaret,gemicilik sanatı ve saray yapımında ileri gitmiştir. Ege adaları ve Mısır ile ticaret yaptılar.
  Yaşadıkları adanın etrafına sur yapmamaları denizcilikte ileri gittiklerini gösterir.
  Keramik işçiliği ve kanalizasyon yapımında da ileri gitmişlerdir.
  Linear A ve Linear B yazı tipini kullanmışlardır.
  Öbür dünyaya inanmakta olan Giritliler tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdir.
  Girit Uygarlığı önce Akalar’ın sonra ise Dorlar’ın istilasına uğramıştır.
  Giritliler dünyanın ilk denizcileri olarak ta bilinir.
                 MİKEN(MORA)

  Miken uygarlığı Akalar tarafından oluşturulan bir uygarlıktır. Miken halkı Anadolu sahillerinde kolonicilik yaptığı gibi; Antalya,kıbrıs,Girit,Rodos ve Sisam’ı da almayı başarmıştır. Miken medeniyetini  Dorlar parçalamıstır.
  Anadolu toprakları için Truvalılar ile yaptıkları savaşlar İlyada Destanı’na konu olmuştur.
  Şato yapımında ileri giden Mikenliler,Trins ve Miken Şatosunu yapmışlardır.
  Yaptıkları Kuyu Mezarları Miken toplumunda öbür dünya inancının da olduğunu gösterir.

           YUNAN MEDENİYETİ

  MÖ1200 yıllarında Yunanistan’ı istila eden Dorlar tarafından kurulmuştur. Akalar’ı vatanlarını ellerinden alarak köle durumuna düşüren Dorlar Yunanistan’da şehir devletleri halinde yapılandılar.
  Atina,Korint,Teba ve Sparta ünlü şehir devletleridir.
  İskender’in MÖ337’de düzenlediği  sefer sonucunda Yunan şehir devletleri Makedonya İmparatorluğu’nun etrafında birleşti.
  Yunanistan’da her polis ayrı bir devletti. Şehir devletleri ilk dönemlerde krallar tarafından yönetiliyordu. Zamanla güçlenen asiller aristokratik bir idare kurdular. Koloni ticaretinin zenginleştirmesi sonucu oluşan orta sınıf ise köylü ve köleleri de yanlarına alarak;  yönetimde söz sahibi olmak amacıyla aristokratlara karşı mücadele ederek Yunanistan’da demokrasinin gelmesinde etkili oldular. Sadece Sparta’da demokrasi oluşmadı. Yunan demokrasisinde de kadınların nede kölelerin hakkı var idi.
  Demokrasiye  öncülük edecek bu isyanları önlemek için yöneticiler bir dizi önlemler aldıysa da bu önlemler de demokrasiye giden bir yol olmuştur. Önceden rahip krallara karşı mücadele ederek yönetimi alan aristokratlar şimdi ise yönetimi halka devrediyorlardı.
  Sınıf mücadelesini durdurmak için ilk defa değişim yapmak isteyen Atina yöneticisi Arkon Drakon asillerin var olan haklarını yazıya geçirerek yetindi . İlk başlangıç olarak en azından asillerin hangi haklara sahip olduğu yazıyla sabitlenmiş oldu. Arkon Solon ise halkı varlığına göre sınıflara ayırarak, halkın varlığı oranında yönetime katılması  hukuku(Timokrasi) nu getirdi. Önceki iki yöneticinin yaptığı değişikliklerin halk isyanlarını durdurmadığını gören Kliestenes ise Atina Devleti’ne demokrasiyi getirdi. Solon toprak ve borç köleliğini de kaldırarak; tarihte ilk kez toprak reformunu da yaptığı halde halk isyanını durduramamış;fakat halkı hukuk karşısında eşit hale getiren  Kliestenes halk isyanını durdurmuştur. Kliestenes hukukuna göre artık varlığa dayalı sınıf farkı yoktu;fakat Atina’da kölelik hala devam ediyordu.
  Gerek Yunanistan’ın coğrafi yapısı gerekse Yunan halkının özgürlüğüne düşkün olması Yunan polis devletlerinin bir siyasi çatı altında birleşmesini engellemiştir. Persler’e karşı zor durumda kaldıkları zamanlarda birleşmişlerdir.
  Olimpiyatlar(Yunanlılar’a aynı soydan geldiğini hatırlatır), destanlar(Yunanlar’ın kahramanlık duygularını kabartır),çok tanrılı dinleri ve dıştan gelen saldırılar Yunan şehir devletlerini   birbirine yaklaştıran unsurlardı.
  Sparta sürekli olarak krallık sistemini koruyan bir polis devletiydi. Atina denizlerde güçlü iken Sparta karalarda güçlü idi;Sparta’da devlet ön plandayken , Atina’da fert ön plandadır. Atina’da olağan üstü durumlarda demokrasiye aykırı olarak devletin başına yaptıklarından hesap vermeyen tiranlar getirilmiştir.
   Yunan devletlerinde çok tanrılı bir din mevcuttu. Bu din kaynağını Anadolu,Mezopotamya ve Girit'’en almıştır. İnsan gibi düşündükleri tanrılarının insanlardan tek farkı ölümsüz oluşlarıdır. Bu din insan hayatından fedakarlık istemeyen ve fikri gelişmeyi engellemeyen bir dindi. Tanrılarının öfkelerini yatıştırmak için spor ve eğlence faaliyetleri düzenlerlerdi. Olimpiyat adını verdikleri bu faaliyetler MÖ776’da başlamıştır. Tanrılarının Zeus etrafunda Olimpos Dağında toplandığına inanırlardı. Tanrılar arası münasebetler Mitolojinin doğmasına sebep olmuştur.
  Fikir ve din özgürlüğü, rahipleri normal memur durumuna getirmiştir. Herkes tanrısını seçmekte serbestti.
  Halk ilk dönemlerde toprak varlığına ve asalete dayanan sınıflara ayrılmıştı.
  Köle ayaklanmalarından korkan Yunan devletleri güçlü ordular bulunduruyordu.
  Mezopotamya hukukundan etkilenmiş olan Yunan hukukunda ağır cezalar da mevcuttu.
  Yunanistan tarıma elverişli olmadığından dolayı halk önceleri balıkçılık,hayvancılık ve zeytincilikle uğraşıyordu. Fakat iç mücadeleler,siyasi endişeler,nüfus artışı ve toprakların azlığı Yunan halkını koloniciliğe yönlendirdi. Koloniciliğin sonucunda ticaret gelişti,yeni pazarlar ve topraklar ele geçirildi,orta sınıf oluştu,gemicilik  sanatının gelişmesi sonucu filolar oluşturuldu, Yunan halkı değişik kültürlerle karşılaştığından dolayı Yunanistan’da bilim faaliyetleri gelişti.
  Yunanlılar alfabe yazısını MÖVIII. yüzyılın başlarında   kolonicilik vasıtasıyla Fenikeliler’den almışlardır.
  Yunanlılar’ın en eski edebi eserleri Homeros’un İlyada ve Odessa destanlarıdır.
  Felsefe,tarih,tıp,aritmetik,geometri ve astronomi alanında ilerlemeler olmuştur.
  Felsefe önce Batı Anadolu’da doğmuş, sonra Yunanistan’a geçmiştir.  Sokrat,Aristo ve Eflatun  ünlü Yunan felsefecileridir.
  MÖV. yüzyılda , Herodot,Tukidides ve Ksenefon öncülüğünde tarih bilim olarak ortaya çıktı.
  Hipokrat modern tıbbın kurucusudur.
  En önemli eserler mimari,heykel ve resim alanında oluştu. Heykel yapımı tanrı heykellerinin yapılması ile başladı.
  Eflatun Akademi adlı ilk üniversiteyi kurdu.
  Maraton koşuları,bir Yunan vatandaşının MÖ 490’da Persler’in Yunanistan üzerine sefere  çıktığını söylemek için 42 km. koşması sonucu; bu olayın hatırası olarak başlatılmıştır.   
 

                        FENİKELİLER

  Sami asıllı olan Fenikeliler Lübnan ve Suriye’nin Akdeniz kıyı kesiminde yaşamışlardır. Biblos,Sur ve Sayda gibi şehir devletleri kurmuşlardır.
  Fenikeliler MÖ1200 yıllarında tarih sahnesine çıktılar.
  Ülkenin tarıma elverişsizliği,denize sahil olunması ve ülkede gemi yapımı için ormanların mevcut olması Fenikeliler’i koloni ticaretine yöneltmiştir. Tarihin ilk kolonicileri olan Fenikeliler, kolonicilik vasıtasıyla Eski Ön Asya kültürünü Ak Deniz havzasına taşımışlardır.
  Mısır hiyerogliflerinden yola çıkarak tarihte ilk kez alfabe oluşturdular.
  Cam ve fildişi işlemeciliğinde ileri gittiler.
  Çok tanrılı bir dine inanan Fenikeliler tanrıları için insan dahi kurban etmişlerdir.
  Kuzey Afrika’daki Kartaca ,İspanya’daki Godes Fenike kolonisi olduğu gibi,Batı Akdeniz,Malta,Sardunya,Tunus,Cezayir ve İspanya kıyılarında da koloniler kurmuşlardır. Kolonilere sadece ticari amaçla gittiklerinden dolayı zamanla kolonilerini,kolonilere vatan edinme düşüncesiyle giden İyon ve Yunanlılar'a kaptırmışlardır.
  Fenikeliler’in yıkılmasında Asurlular, Babilliler ve Persler etkili oldular.
       
                        İBRANİLER

  Sami asıllı olan İbranile MÖII. binin başlarında Filistin’e yerleştiler. MÖXVII. yüzyılda Hz. Davut zamanında devlet kurdular.
  Hz. Süleyman zamanında en parlak zamanlarını yaşadılar.
  Daha sonra Yahudi ve İsrail olmak üzere ikiye ayrıldılar. İsrail’i MÖ721’de Asurlular; Yahudi’yi ise MÖ587’de Babiller yıktılar.
  MS 70 yılında bütün Ak Deniz havzasına dağıtıldılar.
  1948 yılında ABD’nin desteği ile tekrar İsrail adıyla devlet kurdular.
  Tarihte tek tanrı inancı ilk defa İbraniler’de görülmüştür. Dinlerini kendilerine has görüp yaymadıklarından dolayı dinleri olan musevilik pek yayılmamıştır. Dinlerini genel itibarla kendileri yaşadıklarından dolayı ; bu tutumları öz kültürlerini korumalarında da etkili olmuştur.
  Kudüs’teki Süleyman Mabedi İbraniler döneminden kalmadır.(MÖ969 ).
  Fenikeliler’den aldıkları alfabeyi kullandılar.
  Krallık halinde yönetildiler.

               ÇİN MEDENİYETİ
   Çin hakkındaki ilk kesin bilgiler MÖ1800 yılına kadar dayanmaktadır. Çin eski döneminde 22 sülalenin çeşitli aralıklarla başa geçmesi sonucu sülaleler tarafından yönetilmiştir.
  İlk kağıt,matbaa,barut,pusula ve porselen Çin’de ortaya çıkmıştır. Çin ipekçilikte de ileri gitmiştir.
  Türkler hakkındaki ilk yazılı belgeler de Çinliler’den edinilmiştir.
  Budizm, konfüçyüsçülük,taoculuk ve şamanizm Çin’de görülen dinlerdendi.
  Hunlar’ın etkisi ile süvari birlikleri kurmuşlardır.
  Kendilerine has hiyeroglif yazıları vardır.
  Yaptıkları budist tapınaklarına pagoda denmektedir.
  1911-1949 arasında cumhuriyet ile yönetildiler. Günümüzde ise Çin komünizm ile yönetilmektedir.
NOT:İlk derebeylikler Çin’de görüldü.
       
          HİNT MEDENİYETİ

  Hindistan yaşayıp yerleşmeye uygun olduğundan dolayı bir çok milletin istilasına uğramıştır. Bölgeye MÖ2000’li yıllarda giren Ari kavimleri sayıları az olduğundan dolayı asimile olabileceklerini düşünerek toplumu mesleklere göre birbirine geçiş kabul etmeyen sınıflara ayırdılar. Bu sistemden dolayı Hindistan’da uzun yıllar milli birlik oluşamadı.(Kast Sistemi)
  Yerli halkın kurduğu ilk imparatorluk Marya İmparatorluğu ’ dur . Bölgede zamanla ,Grekler,İskitler,Kuşhanlar,Yüeçiler,
Persler,Hunlar ve diğer Türk boyları etkili oldu.
   NOTLAR:

1-Kast sistemine ilk darbeyi budizm; asıl darbeyi ise islamiyet vurmuştur.
2-Veda Dini, Budizm, Brahmanizm, Hinduizm, İslam Dini, Hristiyanlık  Hindistan’da görülen dinlerdir.
3-Alfabe olarak Sanskritçeyi kullandılar.
4-İlk uygarlıklar MÖ3000 yıllarında Sindler tarafından kuruldu.